Gül Bahçesinin Bekçisi, adı Rüzgar olan cesur bir çocuktu. Gül Bahçesi, büyülü bir ormanın tam ortasında yer alıyordu ve çeşit çeşit renklerde güller yetişiyordu burada. Rüzgar, kalbindeki sevgi ve cesaretle bahçeyi tüm kötülüklerden koruyordu. Rüzgar’ı dış dünyadan ayıran bu bahçe, sıradan bir bahçeden çok daha fazlasıydı. Her bir gülün, bir periye ev sahipliği yaptığı bu bahçede, Rüzgar'ın da bir sırrı vardı.

Bir gün, Gül Bahçesi'ni yok etmek isteyen korkunç bir canavar belirdi. Ancak Rüzgar, bu canavara karşı cesaretini hiç kaybetmedi. Rüzgar’ın cesareti, güllerin koruyucusu periler tarafından da övgüyle karşılandı. Rüzgar, canavarla yüzleşmek üzere bahçenin dışına çıktı, canavarın gözlerinin içine bakarak, “Sen bu bahçeye zarar veremezsin,” dedi.

Rüzgar ve canavar arasında büyük bir savaş başladı. Rüzgar'ın cesareti ve sevgisi, ona zafer getirdi. Canavar yenilgiye uğrayarak oradan uzaklaştı. Rüzgar, zaferini bahçesindeki perilerle birlikte kutladı. Güller daha da parlaklaştı, periler sevinçle dans etti. Rüzgar’ın cesareti, tüm bahçeyi yeniden canlandırdı.

Sevinçle dolu bu kutlamalar sırasında, Rüzgar'ın sırrı ortaya çıktı. Rüzgar aslında bu bahçenin bir peri çocuğuydu! Bu sırrın açığa çıkmasıyla birlikte, Rüzgar'ın gücü daha da arttı ve Gül Bahçesi'nin Bekçisi olarak kalıcı bir yer edindi.

Bu olaydan sonra, Rüzgar ve periler daha da mutlu bir şekilde yaşamaya devam ettiler. Rüzgar, artık sadece bir çocuk olmanın ötesinde, bir peri çocuğu ve Gül Bahçesi'nin Bekçisi olarak yaşamını sürdürdü. Onun cesareti ve sevgisi, Gül Bahçesi'ni her daim koruyacak ve parlatacaktı.